Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi’nden Uzman Psikiyatrist Dr. Güler Özkula “ 30 Nisan Dünya Bipolar Günü ” günü hakkında bir açıklama yaptı:
“ Ünlü ressam Vincent Van Gogh’un manik depresif hastalığı olduğunu biliyor muydunuz? 30 Mart 2014 tarihinden bu yana, Van Gogh’un doğum tarihi olan 30 Mart “Dünya Bipolar Günü” olarak her sene kutlanmaktadır. Manik depresif hastalık ya da iki uçlu bozukluk olarak da bilinen bipolar duygulanım bozukluğu ile ilgili dünya çapında farkındalık yaratmak ve damgalanmayı önlemek bu günün tayininde temel hedef olmuştur.
Bipolar duygulanım bozukluğu, çökkünlük (depresyon) ve taşkınlık (mani) dönemleri ile karakterize, yaşam boyu süren bir hastalıktır. Her toplumda, her ırkta, her cinsiyette görülme sıklığı benzerdir; her 100 kişiden biri bipolar hastasıdır. Hastalığın nedeni ile ilgili araştırmalar halen devam etse de, genetik geçiş özelliğine sahip olduğu aşikardır.
Hastalık 20’li yaşlarda, genellikle çökkünlük atağı ile kendini gösterir. Bu vesileyle , ailesinde bipolar hastalığı olup, depresyon tanısı ile izlenen gençlerin takiplerinde bipolar bozukluk açısından dikkatli olunması gerekir. Çökkünlük yani depresyon dönemi, derin bir üzüntü, düşüncelerde, konuşmada, hareketlerde yavaşlama, değersizlik ve güçsüzlük hissi ile karakterizedir. Taşkınlık yani mani dönemi ise, çökkünlük döneminin tersine coşkulu genellikle de öfkeli bir duygudurum, düşüncelerde, konuşmada ve hareketlerde hızlanma, aşırı güçlülük ve büyüklük duyguları içerir. Hastalar bu iki hastalık dönemi dışındaki zamanlarda ruh sağlığının olağan seyrettiği dönemler içindedir.
Psikiyatrik Rahatsızlıkların, Tüm Diğer Sağlık Sorunları Gibi Kabul Edilmesi Gerekmektedir
Aynı hasta, zaman zaman çökkün , zaman zaman taşkın zaman zaman da normal bir dönem içinde olabileceğinden, hastanın takibi önemlidir. Tedavi sürecinde, hasta çökkünlük dönemindeyse çökkünlüğün tedavisi, taşkınlık dönemindeyse de taşkınlığın tedavisi yapılır. Ancak tedavideki asıl hedef, çökkünlük ya da taşkınlık dönemlerinin oluşunu engellemektir.Bu bağlamda, atak dönemlerinin risk faktörleri ile ilgili hasta ve özellikle hasta yakınlarını bilgilendirmek, koruyucu ilaç tedavilerinin düzenli kullanımının gerekliliğini tekrar tekrar yinelemek gerekir. Zira her geçirilen atak, bir sonraki atak için davetiye çıkaracağı gibi, daha gürültülü olmasına da sebep olur ve kişinin sosyal, toplumsal ve mesleki işlevlerinin daha çok bozulmasının nedenidir.
Akıldan çıkarılmaması gereken nokta bipolar duygulanım bozukluğunun, uygun tedavi seçenekleri ile kontrol edilebilir bir hastalık olduğudur. Bu hastalığa sahip insanlar da herkes gibi “normal” bir hayat sürebilir. Bipolar duygudurum bozukluğunu da, diğer psikiyatrik rahatsızlıkları da, tüm diğer sağlık sorunları gibi kabul etmek, bu sorunu yaşayan, bununla yaşamak zorunda olan insanları anlamaya çalışmak ve desteklemek, bu rahatsızlıkların utanılması, gizlenmesi gereken bir etiket olmadığını anlamak daha sağlıklı bireylerin ve bu yolla da daha sağlıklı toplumların inşası anlamına gelecektir.
Bu bağlamda, bipolar bozukluğun nedenleri, risk faktörleri, tanı yöntemleri, tedavi seçenekleri ile ilgili bilimsel araştırmalar tüm hızıyla devam ederken, öte yandan hastalıkla ilgili dernekler de hastaların daha sağlıklı bir yaşam sürmesi için çalışmalarına devam etmektedir. Bu dernekler içinde yer alan Bipolar Bozukluklar Derneği’ne (http://www.bipolarturkiye.org), Bipolar Yaşam Derneği’ne (http://www.bipolaryasam.org), Lityum Derneği’ne (http://www.lityumdernegi.org) adreslerinden ulaşılabilinir.
30 Mart Dünya Bipolar Günü vesilesiyle, kendilerinden hastalıkla ilgili çokça şey öğrendiğimiz hastalarımıza ve onların ailelerine saygılarımı sunarken, önyargılardan uzak ve dengeli bir yaşam temenni ediyorum.”