“ Her tıp fakültesi mensubunun ilk öğrendiği kural ve her sağlık çalışanının da muhakkak duyduğu ilke; “Primum non nocere”, “Önce, zarar verme!” olmuştur. İnsan sağlığı için çabalarken hastaya zarar vermek en çok çekindiğimiz durumdur. Ancak bunu ne kadar benimsemiş olursanız olun, tıbbi uygulamalar sırasında hastaların zarar görme olasılığı ne yazık ki hep söz konusudur. Bu zararlar, yıllar içerisinde süregelen “çağdaş tıp” uygulamalarının “doğal” kabul edilen sonuçlarından sayılmış olsa da, sağlık hizmeti sunumunun yaygınlaşması ile son yirmi yıllık dönemde üzerinde daha çok düşünülen ve neden-sonuç ilişkisinin belirlenmesi çabalarının yoğunlaştığı bir alan haline gelmiştir. Bu durum ülkemizde olduğu gibi, dünyanın gelişmiş kabul edilen ülkeleri için de benzer bir seyir halindedir.
Tıbbi hataların ortaya konması hata yapanın cezalandırılması biçiminde basite indirgenemeyecek kadar önemlidir. Kimse, sadece sağlık çalışanları değil, hiç kimse bilerek hata yapmaz. Bu nedenle hatayı yalnızca insan faktörüyle açıklamak hem basite kaçmak hem de asıl sorunun üstünü örtmek anlamına gelir. Hatalar hemen her zaman sistemsel problemlerdir ve sistemin aksayan unsurlarını tespit edip düzeltmek için de bir fırsattır.
Yanlış ilaç uygulamaları, karışan tetkik sonuçları, eksik tıbbi müdahale veya değerlendirmeler, yanlış cerrahi uygulamalar ve benzeri pek çok can sıkıcı örneğin detaylandırılması mümkündür. Bu uygulamalardan doğan zararın tek sorumlusunun sağlık çalışanları olarak sunulması ise; eğitimsiz veya sayıca yetersiz personel sorununun, uzun çalışma saatlerinin, altyapı eksikliklerinin, denetim mekanizmalarının noksanlığının göz ardı edilmesi anlamına gelir. Önemli olan, hata yaşanmadan önüne geçebilmektir ve görüldüğü gibi son uygulayıcı, bu zincirin sadece bir parçasıdır.
Hasta güvenliğinin tesisine yönelik hem sağlık bakanlığının hem de her bir hastanenin kendine ait protokollerini belirlemesi elzemdir. Başarılı bir sağlık hizmeti sunumunun da olmazsa olmazıdır. Hasta güvenliği kültürünün hem sağlık çalışanları arasında hem de toplumda geliştirilmesi için bu konuda farkındalığın yaratılması bu sürecin ilk adımlarıdır ve bunun gibi özel günlerde çeşitli etkinliklerle hem toplumun hem de sağlık çalışanlarının bilgilendirilmesini sağlamak için uygun bir zemindir.
Hasta güvenliği, herkesin sahiplenmesi gereken bir konudur. Kaliteli sağlık sunumuna her bir bireyin ulaşabilmesi, toplumun her kesiminin; yöneticilerin, meslek örgütlerinin, sağlık çalışanlarının ve hastaların ön yargılardan uzak şekilde iletişim içinde olması ile, devletin ürettiği politikalarla bunun desteklemesi ile mümkündür. Sağlıklı günler… “