Dr. Suat GÜNSEL Girne Üniversitesi Hastanesi Doktoru Özgür Türk,” 28 Nisan Sağlıkçıya Şiddete Hayır Günü” dolayısıyla bir açıklamada bulundu. Açıklamasına 2012 yılında Türkiye’de bir hasta yakını tarafından kalbinden bıçaklanarak öldürülen Dr. Ersin ARSLAN’ın hikayesi ile başlayan Türk, giderek günlük yaşamın bir parçası haline gelen şiddetin, özellikle hekim ve sağlık çalışanlarına yönelik olarak artış göstermekte olduğunu ifade etti. Sağlık çalışanlarının iş yeri şiddetinin en büyük hedefi ve kurbanı olduğunu belirten Türk, yapılan son çalışmalarda sağlık alanında çalışanların diğer alanlarda çalışanlardan 16 kat daha fazla şiddet riski altında olduğunun saptandığını söyledi.
Doktor Özgür TÜRK, Sağlıkçıya Şiddete Hayır Günü dolayısıyla yayınladığı açıklamasında şunları kaydetti:
Dr. Ersin ARSLAN’ın Acı Hikayesi
“Marangozun oğluydu…6 kardeşin en kıymetlisiydi, kolay değildi o kadar imkansızlığın içinde okuyup doktor olmak. Uzmanlık da yapmış göğüs cerrahı olmuştu. Asistanken çok sevdiği Sibel’le evlenmiş, çocuğunun güzel kokusunu hayal edip gün sayıyordu. 80 yaşında bir hasta getirdiler, akciğer kanseriydi. Başarılı bir ameliyatla tümörü çıkardı Dr. Ersin ARSLAN ve sağlıcakla taburcu etti hastasını yüzlerce kez içinde hissettiği başarı ve huzur duygusuyla. Evinde uygun bakımı yapılamayan hastası 10 gün sonra durumu ağırlaşmış olarak yine getirildi ona. Çok çabaladı ama kurtaramadı. Ve o hastanın torunu Ersin’i hastanedeki odasında bıçaklayarak öldürdü. Dedesinin emekli maaşı ölüm nedeniyle kesilmiş ve alamamıştı. Bunun sorumlusu doktordu onun için. Hamile eşi tabutuna sarılıp ağlarken ülkedeki bütün doktorlar da onunla birlikte ağladı Dr. Ersin ARSLAN’ın cenazesinde. Devlet ‘’cehaletten ‘’ dedi. Cehalet yüzünden 30 yaşında yitip gitti marangozun doktor oğlu…
Sağlık Kurumlarında Şiddet Riskini Arttıran Faktörler
Şiddet, giderek günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmekte, hekime ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet son yıllarda artış göstermekte ve şiddet her sektör için önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlık çalışanları, iş yeri şiddetinin en büyük hedefi ve kurbanıdır. Son çalışmalarda sağlık alanında çalışanların diğer alanlarda çalışanlardan 16 kat daha fazla şiddet riski altında olduğu saptanmıştır. Şiddetin karışık bir davranış biçimi olduğunu belirten üç ana teori ileri sürülmüştür. Bunlar biyolojik, soysal öğrenme ve zedelenme-saldırganlık teorileridir. Bunlardan sosyal öğrenme teorisine göre şiddet; diğer sosyal davranışlar gibi öğrenilen bir davranıştır. Zedelenme-saldırganlık teorisine göre şiddet; önemli beklentilerin yerine gelmemesi sonucu oluşan bir zedelenmeye yanıttır. Bu teoriler hastanelerde yaşanan şiddet olaylarını çoğunlukla açıklamaktadır. Sağlık kurumlarında şiddet riskini arttıran değişik faktörler bulunmaktadır. Bunlar, 24 saat kesintisiz hizmet verilmesi, stresli aile üyelerinin varlığı, hastaların uzun süre beklemesi ve bakım hizmetlerinden yeterince yararlanamaması gibi durumlardır. Ayrıca işlerin yoğun fakat personel sayısının az olması, aşırı kalabalık ortamda çalışma, tek başına çalışma, şiddetle baş etme konusunda çalışanın eğitim yetersizliği, yeterli sayıda güvenlik elemanının olmaması, şiddete karşı yasalarda sınırlamanın olmaması şiddet riskini arttıran faktörler arasında sayılabilir. Diğer bir faktör de sağlık sistemi içinde hastaların adeta müşteri, tüketici gibi değerlendirilmesi ve bu anlayışla sağlık çalışanları ile hastaların karşı karşıya getirilmesidir. Dünya Sağlık örgütü (WHO), Uluslararası çalışma örgütü (ILO) ve Uluslararası Hemşireler Birliği (ICN)’nin 2002 yılı “sağlık sektöründe iş yeri şiddeti” başlıklı ortak raporunda sağlık çalışanlarının yarısından fazlasının mesleklerini uyguladıkları süre içinde şiddete maruz kaldıkları bildirilmektedir. Meslek gruplarına göre incelendiğinde hemşirelerin daha sık şiddete uğradığı, ikinci sıklıkta ise pratisyen hekimlerin daha sonra da uzman hekimlerin ve diğer personelin olduğu gösterilmiştir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet davranışının yasalarla sınırlandırılmamış olması, sağlık bakım sistemi ve kullanılan teknolojinin toplumun beklentilerini karşılayamaması, şiddet olaylarını önlenme ve yönetme konusunda sağlık politikaların yetersiz olması da sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti artıran önemli etkenler arasındadır. Ayrıca uzun süreli yoksulluk, sosyal dışlanma yaşayan şiddet alt kültürüne sahip kişilerin, madde bağımlısı ve ruh sağlığı bozuk olanların, kendilerine ve başkalarına zarar veren, sorun çözmede şiddet kullanmayı tercih edenlerin de sağlık çalışanlarına yönelik şiddet uygulama riskinin daha fazla olduğu belirtilmektedir.
Sağlık Çalışanlarına Uygulanan Şiddette Medyanın Etkisi
Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddetin nedenleri arasında medyanın etkisi de çok büyüktür. Şiddetin sonuçlarının (kurbanların yaşadıkları acılar, kurbanların ve suç işleyenlerin ailelerinin çektikleri, vb.) ihmâl edilmesi veya bu sonuçların makul olmayan biçimde ele alınması, yıkıcı son nedeniyle izleyiciler şiddete karşı duyarsızlaşmakta, saldırganlarla ve saldırganların sorunlar karşısındaki çözümleriyle özdeşleşmektedir. Böylece şiddet içerikli davranışlar ve tutumlar çözüm olarak kullanılmaktadır. Bu duruma benzer bir şekilde medyada sağlık çalışanlarıyla ilgili olumsuz haberlerin ve sonrasında yaşanılan olumsuz davranışların sıklıkla gündeme getirilmesinin, sağlık çalışanlarına şiddet uygulanması sonrasında şiddet uygulayanların cezalandırılmamasının veya sonuçlarının gündeme getirilmemesinin de şiddet davranışını meşrulaştırdığı ve izleyicilerin sağlık çalışanlarına karşı daha kolay bir şekilde şiddet uyguladıklarını düşündürmektedir.
Amacı insanlara yardım etmek olan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının güvenli koşullarda çalışmaları en doğal haklarıdır. Güvenli koşulların sağlanmasında çalışanların eğitimi, mevzuatların düzenlenmesi, yöneticilerin üzerine düşen görevleri layıkıyla yapması gibi çok yönlü konular olmakla birlikte yasal düzenlemelerin de gerekli olduğu açıktır. Adalet ve hukuka inancın ve güvenin olmadığı yerde şiddet başlar. Toplumun adalete olan inancını artırmak, şiddet davranışının önlenmesi konusunda eğitimini sağlamak, sağlık sistemindeki eksiklikleri gidermek ve sağlık merkezlerinde verilen hizmetleri uygun hale getirmek şiddeti önlemede etkili olacaktır.
Dr. Ersin ARSLAN’ların yaşaması umuduyla…”