Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Diyetisyeni Budak Ulugün 11 Ekim Dünya Obezite Günü sebebiyle günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer alan bu rahatsızlığın sebepleri, tanısı ve tedavi yöntemleri hakkında açıklama yaptı.
“ Obezite genel olarak, bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ise obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır. Günlük yaşamda bireylerin yaş, boy, kilo, fiziksel aktivite ve hastalık durumlarına göre alması gereken enerji miktarı belirlidir. Sağlıklı bir yaşam için alınan enerji ile harcanan enerji miktarının dengede tutulması gerekmektedir. İhtiyacın üzerinde enerji alınması sonucu obezite ortaya çıkmaktadır. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının %15-18’ini, kadınlarda ise %20-25’ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30’un üstüne çıkması obeziteye neden olur. Bireylerin kilolu olup olmadıklarını saptamak için pratik olarak kullanılan yöntemlerden bir tanesi Beden Kütle İndeksi (BKI) hesaplamasıdır. BKI dışında bel çevresine bakılarak data hastalık riski olup olmadığı anlaşılabilir. Bel çevresi ölçümü karın içi yağlanmanın göstergesidir.
Günümüzde vücuttaki toplam yağ miktarından çok, yağın vücutta bulunduğu bölge ve dağılımı üzerinde de durulmaktadır. Çünkü vücuttaki yağın bulunduğu bölge ve dağılımı, hastalıkların morbidite ve mortalitesi ile ilişkilendirilmektedir. Bölgesel yağ dağılımı genetik olarak erkek ve kadınlarda farklılık göstermektedir. DSÖ’ye göre bel/kalça oranı kadınlarda 0.85’den ve erkeklerde ise 1.0’dan fazla ise bu android tip obezite olarak kabul edilmektedir. Yağın karın bölgesinde ve iç organlarda toplanması ise insülin direncine yol açmaktadır. İnsülin direnci de obezite ile yol açtığı Tip 2 Diyabet, hipertansiyon, dislipidemi, koroner arter hastalıkları arasındaki ilişkiyi sağlayan en önemli faktördür.
Çocuk ve adölesanlarda, yetişkinlerde olduğu gibi belli bir sınıflandırma bulunmamakta, fazla kilolu olma ve obezitenin tanımlanmasında farklı yaklaşımlar bulunmaktadır.
Obezite Tedavisi
Obezite tedavisinde amaç, gerçekçi bir vücut ağırlığı kaybı hedeflenerek, obeziteye ilişkin morbidite ve mortalite risklerini azaltmak, bireye yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir.
Vücut ağırlığının 6 aylık dönemde %10 azalması, obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli yarar sağlamaktadır. Obezite tedavisinde kullanılan yöntemler 5 grup altında toplanmaktadır. Bu yöntemler; ‘ Tıbbi Beslenme (Diyet) Tedavisi , Egzersiz Tedavisi, Davranış Değişikliği Tedavisi, Farmakolojik Tedavi ve Cerrahi Tedavi’ dir.
Obezite tedavisi, bireyin kararlılığı ve etkin olarak katılımını gerektiren, zorunlu, uzun ve süreklilik arz eden bir süreçtir. Obezitenin etiyolojisinde pek çok faktörün etkili olması, bu hastalığın önlenmesi ve tedavisini son derece güç ve karmaşık hale getirmektedir. Bu nedenle obezite tedavisinde hekim, diyetisyen, psikolog oluşan bir ekip gerekmektedir. ”