Psikiyatri Uzmanı Dr. Güler Özkula insanın kendi eliyle yaşamına son vermesi anlamına gelen intiharın bir hastalık olmadığını ancak ruhsal rahatsızlıklarla birlikte ortaya çıkma olasılığının oldukça büyük olduğunu söyledi. İntihar vakalarının biyolojik, psikolojik ve sosyal etkenlerin etkileşimi ile ortaya çıktığını belirten Dr. Güler Özkula, Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre her yıl intihar nedeniyle gerçekleşen ölüm sayısının 800.000’in üzerinde olduğunu ifade etti. Özkula, 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü’nün toplumsal farkındalığı arttırmadaki önemine dikkat çekti ve intiharın önemli bir halk sağlığı sorunu olarak değerlendirilmesi ve koruyucu önlemler alınması için çalışmaların hızla yapılması gerektiğini belirtti.
İntiharı Önlemek İçin Birlikte Çalışmak
Psikiyatri Uzmanı Dr. Güler Özkula; ruhsal hastalıkların özellikle depresyon ve alkol bağımlılığı ile intihar birlikteliğinin biyolojik açıdan %80-100 oranında olduğunu söyleyerek bu tür hastalıkların fark edilmesinin ve kişinin psikiyatri hekimine yönlendirilmesinin koruyucu tedbirlerden biri olacağını kaydetti. Dr. Güler Özkula bu noktada hastanın stigmatizasyon (etiketleme, damgalama) korkusu öne çıksa da ruhsal hastalıkların da toplumda artık diyabet veya hipertansiyon bir rahatsızlık olarak görüldüğünü hatırlattı.
Dr. Güler Özkula “ Psikolojik çerçeveden bakıldığında ayrılık, kayıp, yalnız yaşamak, şiddete uğramak, kronik hastalık, bireysel kaynakların yetersizliği gibi durumların yanı sıra savaş, afete tanıklık ya da günümüzde yaşanan ekonomik kriz gibi süreçler de intiharı tetikleyen unsurlardır. Toplumda ötekileştirilen gruplarda; göçmenler, mülteciler, eşcinseller, transeksüeller ve mahkumlarda intihar riski daha yüksektir ve bunun bilinmesi, koruyucu önlemler konusunda elimizi güçlendirecektir. Bu tür vakalarda sık kullanılan ateşli silahlara erişimin kısıtlanması etkili yöntemlerden biridir” dedi.
Werther Etkişi ve Medyanın Rolü
Psikiyatri Uzmanı Dr. Güler Özkula açıklamasının sonunda medyanın rolüne de dikkat çekerek şunları söyledi: “ Alman yazar Goethe’nin intiharı konu alan “Genç Werther’in Acıları” romanının yayınlanmasının ardından Almanya’da benzer vakalar gerçekleşmiştir. 18. yüzyıldan bu yana “Werther etkisi” literatürdeki yerini korumuş ve bilgiye ulaşmanın görsel- yazılı-sosyal medya ile oldukça kolaylaştığı çağımızda daha da önemli olmuştur. İntihar vakalarının fotoğraf ve notlarının yayınlanmaması, intiharın yüceleştirilmemesi, duygusallaştırılmaması, suçlama-sorumluluk yüklenmemesi gibi konulara dikkat etmek bu vakaların önlenmesinde önemlidir. Bu, sadece sağlık çalışanlarının elinde olan bir durum değildir ve 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü’nün amacı bu konudaki farkındalığı artırmaktır. Artmakta olan intihar oranları ancak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin temel ilkelerinin gerçekleştirilmesiyle; adalet, emniyet, medya, eğitim ve sağlık kurumlarının birlikte çalışmasıyla azaltıltılabilir.”