Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, Omurganın Sağ ya da Sol Yana Doğru Eğrilmesi Anlamına Gelen Skolyozun, Kişilere Göre Değişen, Kendine Özgü Tedavi Gerektiren Bir Bulgu Olduğunu, Günümüzde Skolyoz Tedavisinde Yaşanan Gelişmelerin ise Ümit Verici Olduğunu Kaydetti.
Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer: “Skolyoz Aslında Bir Hastalık Değil, Bulgudur.”
İnsan omurgasının arkadan bakıldığında tam düz olması gerekir. Skolyoz yani omurga eğriliği, omurganın, sağ ya da sol yana doğru eğrilmesi anlamına gelmektedir.
Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer: “Skolyoz aslında hastalık değil bir bulgudur. Nasıl ki farklı hastalıklara bağlı olarak ateş ya da ağrı gibi bulgular ortaya çıkabiliyorsa, çeşitli hastalıklar da skolyoza neden olabilir. Bu nedenle skolyoz, sağlıklı bir omurga yapısında oluşan biçimsel bir deformite olarak tanımlanabilir.” ifadelerini kullandı.
Skolyozun Toplumda Görülme Sıklığı %2-4
Skolyoz, birçok hastalığa bağlı olarak ortaya çıkabileceği gibi, farklı yaşlarda ve omurga yapısının çeşitli bölgelerinde görülebilir. Kişilere göre değişen kendine özgü tedavi yöntemleri vardır. Toplumda yaklaşık %2-4 oranında görülen skolyoz vakalarının çok büyük bir kısmı düşük dereceli eğriliklerden oluşmaktadır. Kız çocuklarda erkek çocuklara göre yaklaşık 8-10 kat daha sık görülür. Omurgasında eğriliği olan kişilerin ancak yüzde 10'unda tedavi gerektirecek dereceye ilerleme gösterir. Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, skolyoz takibinin ve tedavisinin hemen her basamağında düzenli egzersiz yapmanın, sırt kaslarını güçlü tutmanın, kondisyonu arttırmanın ve daha formda olmanın vazgeçilmez öğeler olduğunu belirtti.
Skolyoz Belirtileri
Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, skolyoz belirtilerini şöyle sıraladı;
- Yana doğru eğrilik, anormal kamburluk ya da anormal içe doğru eğrilik
- Anormal uzun kollar veya bacaklar
- Birbirine eşit olmayan omuzlar, bel ya da kalçalar
- Bacaklara göre gövdenin orantısız kısalığı
- Denge bozuklukları
- Kişi öne eğildiğinde fark edilen sırt çıkıntıları
Skolyoz Türleri
Skolyozun çok çeşitli türleri vardır. En sık görülen tür, nedeni bilinmeyen skolyozdur. Bu türde yana doğru eğilme dışında, omurların kendi etraflarında dönmesi de görülür. Omurlardaki bu dönme sırtta veya belde asimetrik çıkıntılar oluşmasına sebep olur. Sık görülen diğer bir skolyoz türü olan nöromusküler skolyozun temel nedenleri arasında ise kas veya sinir hastalıkları yer alabilmektedir. Konjenital skolyoz ise anne karnındaki çocuğun gelişimi sırasında ortaya çıkan, omurga anomalilerine bağlı bir skolyoz türüdür. İlk yıllarda hızlı ilerleme gösterdiğinden, tedavi süreci küçük yaşlarda cerrahi müdahaleyi gerektirebilir.
Bunlar dışında, nörofibromatozis, çeşitli romatizmal hastalıklar, osteogenesis imperfecta, marfan sendromu, Ehler Dsanlos gibi çeşitli bağ dokusu hastalıkları, omurga kırıkları, omurga enfeksiyonları, Morquio, Gaucher hastalığı gibi çeşitli metabolik hastalıklar ve bazı genetik sendromik hastalıkların da skolyoza neden olabileceğini belirten Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer tedavisinin de hastada hastaya değiştiğini söyledi.
Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer: “Skolyozun Tedavisi Hastadan Hastaya Değişmektedir”
Skolyozun tüm durumlara uygulanabilecek doğru ve tek bir tedavi seçeneği yoktur. Tanı alınan yaş, eğriliğin yeri ve derecesi, skolyozu oluşturan sebepler, muayene bulguları ve radyolojik tetkiklerden alınan veriler ‘kişiselleştirilerek’, tedavi her hasta özelinde ayrıca planlanır.
Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, her bir tedavi seçeneğinin kendi içerisinde, hastaya göre değişiklik gösterse de skolyoz tanısı alındıktan sonra genel olarak üç alternatif yol izlendiğini söylediği açıklamalarını şöyle sürdürdü; “İlk seçenek izlemdir. 20-25 dereceden küçük eğrilikler için uygundur ve belli aralıklar ile takip yapmaktan, sportif faaliyetleri ve genel vücut kondisyonunu artırmaktan ibarettir. İkinci seçenek ise korse tedavisidir. Eğriliği 20-40 derece arasında olan ve büyüme potansiyeli olan kişilerde etkili olan bir yöntemdir. Korse kullananların ameliyat olma ihtimali düşmektedir. Korsenin günde 20-23 saat takılı kalması etki gösterme açısından önemlidir. Diğer bir seçenek ise cerrahi tedavidir. Cerrahi genel olarak 40-45 derece üzerindeki eğriliklerde gündeme gelir. Akciğer gelişiminin tamamlandığı ergenler ve erişkinlerde düzeltme ve dondurma (sabitleme) ameliyatları uygulanır.”
Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer: “Skolyoz Tedavisindeki Gelişmeler Ümit Vericidir”
10 yaş altındaki çocuklarda büyümeyi ve akciğer gelişimini engelleyebileceği için dondurma ameliyatlarından uzak durulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, çocuklarda klasik cerrahi yöntemin, omurgaya yerleştirilen çubukların dondurma işlemi yapmadan 6 ayda bir uzatılması olduğunu kaydetti. Bu ameliyatların hasta ve yakınları üzerinde yarattığı stres, neden oldukları komplikasyonlar ve ekonomik külfetlerinden dolayı doktorların başka çözümler aramaya yöneldiğini ifade eden Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, yapılan çalışmalar sonunda icat edilen manyetik rodlar sayesinde, uzamaların 2-3 ayda bir poliklinik şartlarında uzaktan kumanda ile ameliyatsız ve ağrısız bir şekilde gerçekleştirilebildiğine vurgu yaptı.
Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, skolyozun cerrahi tedavisindeki önemli bir diğer kaygının ameliyat sırasında hastaların felç olma riski olduğunu belirterek, ameliyat sırasında sinirlerin işlevlerini devamlı olarak gösteren nöromonitorizasyon işleminin ülkemize 10 yıl önce gelmiş olduğunu ve bugün artık yaygın olarak kullanıldığını kaydetti. Böylelikle ameliyat sırasında sinir yaralanmasına neden olabilecek herhangi bir işlemin yarattığı etki anında anlaşılmakta ve gerekli müdahale yapılmaktadır.
Skolyoz ameliyatları ile ilgili en önemli sorunlardan biri de omurganın sabitlenip, belli kısmında omurga hareketliliğinin ortadan kalkmasıdır. Dondurma işlemi yapmadan, omurganın büyümesine ve hareketli kalmasına izin verecek düzeltme tekniği ile ilgili çalışmalar günümüzde yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlamıştır.
Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer: “Omurgasında skolyoz olup halen büyüme potansiyeli olan hastalarda “gerdirme yöntemi” olarak adlandırılan bir yöntem geliştirilmiştir. Bu yöntemde sırt eğriliklerinin dış bükey tarafına endoskopik girişimle yandan vida konmakta ve bu vidalar kalın bir ip ile bağlanıp gerdirilerek bir miktar düzelme sağlanmakta ve eğriliğin dış bükey tarafının büyümesi engellenmektedir. Böylelikle iç bükey taraf büyümeye devam ederken dış bükey tarafın büyümesi vidalara bağlı ip sayesinde durmakta ve zaman içinde eğrilik kendiliğinden düzelmektedir. Ancak bu teknik henüz yaygınlaşmamıştır.” ifadelerini kullandı.