Talesemi ya da diğer adıyla Akdeniz Anemisi öncelikle Akdeniz Bölgesi’nde görülmesine rağmen, göçlerle yayılması sonucunda dünyanın her ülkesinde karşılaşılmaya başlanan kalıtsal bir kan hastalığıdır. Ülkemizde de sık görülen bu hastalığa ilişkin bilgileri 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü vesilesiyle görüştüğümüz Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Engin Sennaroğlu’ndan aldık:
Öncelikle Dünya Talasemi Günü için neden 8 Mayıs tarihi seçilmiştir?
Panos Englezoz adlı kendi çocuğu bu hastalığı taşıyan bir baba talasemi hastalığının tedavisi ve önlenmesi için dünya çapında çalışmalar başlatarak Uluslararası Talasemi Federasyonu’nun kurulmasına önderlik etmiştir. Fakat oğlu George Englezos talasemi nedeniyle 8 Mayıs 1993 tarihinde kaybetmiştir. Bu nedenle dünyadaki talasemi derneklerinin ortak kararı sonrasında 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü olarak anılmaktadır.
Talasemiye ilişkin neler söylemek istersiniz?
Her şerden önce şunu vurgulamak istedim ki Akdeniz anemisi olarak da bilinen talasemi ; genetik olarak geçen bir hastalıktır. Ağır seyirli talasemi major , hafif seyirli talasemi intermedia ve taşıyıcı tip olan talasemi minor olmak üzere üç türü vardır. Talasemi taşıyıcılığı yapılan kan testleriyle tespit edilebilir. Bir beta talasemi taşıyıcısı başka bir beta talasemi taşıyıcısyla evlendiğinde her doğacak çocuğun % 25 talasemi major (hasta) , % 25 sağlıklı ve % 50 taşıyıcı olma olasılığı vardır . Talasemi taşıyıcılığı genetik olarak nesilden nesile aktarılan kalıtsal bir özelliktir , bir hastalık olmayıp , bulaşıcı değildir . Talasemi taşıyıcılığı evlilik için engel teşkil etmez , fakat talasemi taşıyıcısı bireylerin hamileliğinin erken döneminde bebekten alınacak örneklerden yapılacak testlerle bebeğin sağlıklı , hasta veya taşıyıcı olduğu tespit edilmelidir.
Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?
Akdeniz anemisi veya talasemi hastalığı öncelikle kansızlık , iştahsızlık , çabuk yorulma , sarılık , karında şişlik hissi , idrar renginde koyulaşma , dalakta büyüme , yüzdeki kemiklerde belirgin şekilde değişim ve gelişme geriliğiyle belirti verir . Hastalarda genellikle 6. aydan sonra kansızlık belirtileri ortaya çıkar ve sürekli kan transfüzyonunu gerektirir. Kan transfüzyonunun yanı sıra düzenli demir bağlayıcı ilaçlar da kullanılır . Hastalığın kesin olarak tedavi edilebilmesi kemik iliği nakli ile sağlanabilir . Özellikle erken yaşlarda kemik iliği nakli yapılan hastalar yüksek oranda sağlıklarına kavuşabilir .